Halep düşerken neredeydiniz? (Zira ben çok uzaklaşmamıştım...)
Halep kanıyor, ölüyor, düşüyor. Halep'ten geriye izahı mümkün olmayan bir vebal kalıyor. Sadece makam ve güç sahiplerine değil, hepimize, hatta belki de en çok bize. Ve o vakit geldiğinde, ki geleceğine şüphe yok, 'Halep ölürken sen neredeydin?' diye sorulduğunda, verecek cevabımız, cevabınız var mı? Bir an için Halep'in düştüğünü düşünün.
Bir an için İstanbul'un düştüğünü düşünün.
Gram güvenim yok ki Halep'i bir başına bırakan biz sonra başka şehirler düşecek olsa bir Ademoğlundan bir ufak şey umabilelim.
Yok.
Öldü.
Halep öldü, ve vebali sırtımızda. Ölen ilk kent değil maalesef, daha kötüsü sonuncu olmayacak biz böyleyken.
Halep'ten bir çocuk, "Dünya burada bize ne yaptıklarından haberdar değil, bilseler bize yardım ederlerdi" dedi. Bir çocuk dedi. Ah.
Bir an için İstanbul'un düştüğünü düşünün.
Gram güvenim yok ki Halep'i bir başına bırakan biz sonra başka şehirler düşecek olsa bir Ademoğlundan bir ufak şey umabilelim.
Yok.
Öldü.
Halep öldü, ve vebali sırtımızda. Ölen ilk kent değil maalesef, daha kötüsü sonuncu olmayacak biz böyleyken.
Halep'ten bir çocuk, "Dünya burada bize ne yaptıklarından haberdar değil, bilseler bize yardım ederlerdi" dedi. Bir çocuk dedi. Ah.
Dünya orada size ne yaptıklarından haberdar, biz orada size ne yaptıklarından haberdarız. Esed'in, müttefiklerinin size neler yaptıklarını inan çok iyi biliyoruz. Size saldırdıklarını, yuvalarınızı başınıza yıktıklarını, olur da ölemediyseniz diye bir de hastanelerinize saldırdıklarından haberdarız.
Kardeşlerinin nasıl öldürüldüğünden -zira izledik yüzlercesini- annelerin nasıl feryat ettiklerinden, evladını gömen babalardan, her şeyden haberdarız. Bir kendimizden haberdar değiliz, ne yaptığımızı niye yaptığımızdan ve hâlâ neden bir şey yapmadığımızdan.
Kardeşlerinin nasıl öldürüldüğünden -zira izledik yüzlercesini- annelerin nasıl feryat ettiklerinden, evladını gömen babalardan, her şeyden haberdarız. Bir kendimizden haberdar değiliz, ne yaptığımızı niye yaptığımızdan ve hâlâ neden bir şey yapmadığımızdan.
Artık Halep'ten gelen mesajlar ve tweetler, ortak bir şekilde başlıyor: "Bu muhtemelen benim son mesajım olabilir..." umut ölüyor, insanlık zaten öldü.
Bosna savaşını, soykırımı hatırlayın. Alija "Biz ölüyoruz, ama onlar da kazanmıyorlar" demişti. Doğru. Mazlumlar ölüyor, zalimler kazanmıyor; ama hep biz kaybediyoruz, izleyenler, insanız diyenler.
Halep ölünce, ne olacak? Kenti ve insanını da geç, Halep ölünce. Görmek isteyenler görecek ki Halep öldürülebildi, hatta öyle kolay oldu ki, kimse böyle kolay olmasını beklemiyordu, kimse kimsenin bu kadar sağır olmasını, açıkçası ummazdı.
Halep öldüyse, ve ölürken sesi çıkmadıysa sesi çıkması gerekenlerin, İstanbul yahut bir diğeri öldürülecek olsa, onlardan yine çok bir şey beklenmeyecektir.
Şimdilerde Batı en büyük meselelerden görüyor mültecileri. Konu hakkında sayısız makale yazıldı, konferans düzenlendi, hâlâ düzenleniyor, geçen gün birindeydim. Bir şehir kanıyor ve Batı sıçrayan kanla uğraşıyor, o kanda sıkışıyor, o sıçrayan kanla başa çıkamıyor. Oysa hepimiz önce kanayan yere müdahale edilmesi gerektiğini biliriz. Haydi onları anlıyorum, şaşırtmıyorlar, Batı Batılığını yapıyor.
Peki biz?
Biz ne yapıyoruz? Halep düştü düşecek, Halep düşerken biz ne yapıyoruz?
Bosna savaşını, soykırımı hatırlayın. Alija "Biz ölüyoruz, ama onlar da kazanmıyorlar" demişti. Doğru. Mazlumlar ölüyor, zalimler kazanmıyor; ama hep biz kaybediyoruz, izleyenler, insanız diyenler.
Halep ölünce, ne olacak? Kenti ve insanını da geç, Halep ölünce. Görmek isteyenler görecek ki Halep öldürülebildi, hatta öyle kolay oldu ki, kimse böyle kolay olmasını beklemiyordu, kimse kimsenin bu kadar sağır olmasını, açıkçası ummazdı.
Halep öldüyse, ve ölürken sesi çıkmadıysa sesi çıkması gerekenlerin, İstanbul yahut bir diğeri öldürülecek olsa, onlardan yine çok bir şey beklenmeyecektir.
Şimdilerde Batı en büyük meselelerden görüyor mültecileri. Konu hakkında sayısız makale yazıldı, konferans düzenlendi, hâlâ düzenleniyor, geçen gün birindeydim. Bir şehir kanıyor ve Batı sıçrayan kanla uğraşıyor, o kanda sıkışıyor, o sıçrayan kanla başa çıkamıyor. Oysa hepimiz önce kanayan yere müdahale edilmesi gerektiğini biliriz. Haydi onları anlıyorum, şaşırtmıyorlar, Batı Batılığını yapıyor.
Peki biz?
Biz ne yapıyoruz? Halep düştü düşecek, Halep düşerken biz ne yapıyoruz?
Görmedim diyemeyeceğiz, duymadım diyemeyeceğiz, bilmiyordum diyemeyeceğiz.
Cevaplarınızı, izahiyetlerinizi ve veballerinizi hazırlasanız iyi edersiniz, çünkü sınavda buradan sorumluyuz.